Dinler | Konular | Kitaplar

Modernizm – Postmodernizm

Kelime olarak modern, “günümüze, çağa ait olan” demektir ve “eski ve geleneksel olana karşılığı, “çağdaşlığı ve yeniliği” ifade eder. Tarihçiler, filozoflar, edebiyat tenkitçileri, mimari teorisyenleri ve müzik bilimciler modern derken XX. Asrın ilk dönemlerinden günümüze kadar ki safhayı kastederler[103].

Batı kaynaklı modernlik düşüncesinin tarihi çıkış köklerinden biri de dinin eleştirilmesidir. Hatta XIX. yüzyılda Batı’daki bilimsel ve felsefi yaklaşımlara göre, dinler sadece sosyo-kültürel ve teknolojik gelişmeleri engelleyici değil aynı zamanda insanlık için tehlikeli olarak da nitelendirilmişlerdir[104].

Modernizmin din olgusuna ve dinî geleneklere yönelik olumsuz bakışı, Dinler Tarihi metodolojisini etkileyebilecek güçtedir. Söz gelişi Modernizmin tarihi köklerinden birinin dinin ve özellikle tüm kurumlarıyla geleneğin eleştirilmesine dayanması, dini ve kurumlarını ilerlemeye mani görmesi, onu kendi yörüngesinde işleyişinin en büyük engel sayması, dinin ferdî düşünce özgürlüğünü ve tartışma hakkını engellediğini, totaliter ve teokratik bir zihniyeti kamçıladığını ve tek tip insan ve tek tip toplum modeli oluşturduğunu ileri sürmesi onun dine karşı önemli olumsuz bakış açılarıdır. Bunun yanında modernizmin hayatın daima rasyonel unsurlarını ön plana çıkarmak isteyişi ve metafizik alanı dışlayarak fizik aleme vurgu yapmak istemesi, tüm dinleri bazen pozitivist bir yaklaşım altında bazen ortak bir din altında toplamak istemesi, dinin temellerini sarsacak kadar önemli değiştirici unsurlardır. Dahası modernizm, dinin kurumlarına alternatif olmak üzere, ondan daha anlamlı ve karizmatik bir yapı kuracağını vaat etmesi, dünya ile din alanlarının ayrı oluşunu vurgulayarak dini dünya hayatında doldurduğu alanlardan çekilmeye zorlaması ve onun yerine akıl, bilim ve teknik gibi çağa ait yenilikler ikame etmek istemesi ona alternatif olmaya çalışacağını göstermektedir[105].

Çağdaş din bilimcisine göre “modern kişi” ise, genelde seküler, rasyonalist, insancıl, pasifize olmuş, alabildiğine açık fikirli ve özgürlüğüne düşkün kimsedir. Sonuçta modernistler, cemiyetin yapısı içindeki değişimleri bilinçteki değişimle birleştirerek aynı anda dinî inançlar ve pratikler üzerine uygulamayı ve onu modernleştirmeyi amaçlarlar. Bu durum çağdaş Dinler Tarihçi’nin gözünden asla kaçmamalıdır[106]. Bütün bunları yaparken modernizm, ferdi etkileyen ve toplumun katmanlarına yayılmış olan geniş yelpaze içindeki kültürel tezahürleri, söz gelişi, mimari, sanat, literatür ve din konusundaki olağanüstülükleri içine sindirmiş ve onlarla yoğrulmuş olmayı arzu eder. Bizi ilgilendiren yönü, toplumun din anlayışına yönelik normatif kurallarla hareket etmeyen din bilimlerindeki etkisidir. Modern olmak ile din biliminin buluştuğu nokta burasıdır. Pek çok bilim adamı için dinî anlamda modernizm, özellikle XVII-XVIII. Asırlarda Avrupa’da ortaya çıkan din alanındaki gelişmelerin önemini vurgulamak ve bu çalışmaları teolojiden ayırmak üzere kullanılmış bir terimdir. “Modern Din Bilimi” terimi bunu ifade eder. Sonuçta modernizmin getirdiği akademik din çalışmaları, çağımızda dini etkileyen modernite ile ilgili en önemli somut gelişmelerin birer göstergesidir. Çağdaş din bilimci J. F. Wilson, din ile akademik uğraşan bir insanın, kendi metodolojisini tam olarak kurmak için öncelikle moderniteyi, içinde bulunduğu ve anlamaya çalıştığı yeni bir faktör olarak kabul etmesi gerektiğini savunur. Ona göre, din bilimcisinin görevi, öncelikle modern olanı anlamaya çalışmaktır; yoksa onu kucaklamak veya onu itmek gibi bir gayesi olamaz; zira bu iki uç, dine meydan okuyan bir tehdide boyun eğmek veya toplumun içinde yaşadığı ortamı iyi görememek gibi bir ikilem içine Dinler Tarihçisini çekecektir[107].

Çağdaş Dinler Tarihçi Catherine Bell, daha ileri giderek, din bilimcisinin henüz çok berrak bir modernizm anlayışına sahip olamadığını ve bu konunun kesinlikle açığa çıkarılması gerektiğini savunur. Ona göre bazı modernistler din bilimini, kültürün yerini tam olarak belirlemekten kaçınan bir düşünce sistemi üzerine inşa etmek isteyebilirler. Bu durumda onlar için din, “kültürün içine tamamen batmış” bir düşünce sistemi olabilir. Buna dayanarak Bell, modern zaman içinde din biliminin konumu konusunda oldukça kötümserdir; ona göre modern din bilimi, hem rasyonel hem de ilerlemeci bilimsel düşünce sürecinde naiv bir işlev görmeye mahkum edilmektedir. Bu yüzden din bilimcisi modern bilimsel gücün yaklaşımlarına güven duymaya esir edilmiş olarak, haklılığı tam olarak ortaya çıkarılmamış bir şey hakkında objektif bir bilgiye ulaşmaya adeta zorlanmaktadır. Hatta bu düşünce sisteminde din üzerindeki rasyonel olmayan tesirler, dinî fenomenleri inceleyen söz konusu bilim için teolojik çatılar oluşturmak yerine onun altını oymak için varmış gibi gösterilmektedir. Çoğu zaman modernistler bazen bile bile din ile din bilimi arasındaki zıtlıkları, çatışma ve ihtilaf noktalarını körüklemektedirler. Bu durumda -din bilimi dahil- pek çok modern disiplinin altında siyasi amaçlı bilgi arayışı bulunabilmektedir. Bell, gene de dinin tarafsız olarak inceleneceği modern bir din biliminin kendi varlığının hayatiyetini ancak moderniteyi kabullenmekle ve onunla uyumlu çalışmakla koruyabileceğini iddia eder ve Din Bilimi’nde modern yaklaşımların iman merkezli veya tarafsız oluş gibi ikiye bölünmenin artık tükenmek üzere olduğunu ileri sürer. Zira ona göre modern dönemde din bilimi her türlü hegemonyacı unsurlardan arınmış olacaktır[108].

Amerikan Dinler Tarihçi Martin E. Marty ise eklektik bir tavırla Dinler Tarihi’nde modern olan şeyi, akademik olarak üniversitelerde bu disiplinin öğretilmesi olarak görür. Ona göre modernlik, dini doğrudan öğretmek onu eğitmek yerine, modern zaman içinde din hakkında normatif olmayan ve gerçek bir şeyler öğretmektir. Ona göre modern Dinler Tarihi’nde öne çıkan şey, aslında onun ilmi karakteri değil, aksine çağa uygun olarak, karma bir bilinç ve çok sesliliği sağlamasıdır[109].

Benzer yaklaşımda olanlar için modernizm ile modern zamanlar aynı şeyi ifade edebilir. Bunlar için modern zamanın getirdiği yeniliklerle metodolojik açıdan daha sağlıklı bir teori kurmak isteyen Dinler Tarihi, daha ferdileşmek daha bağımsız olduğunu ve sonuçta daha fazla otonomiye sahip olduğunu ve normatif teolojilerden daha kesin çizgilerle ayrıştığını hissedebilir veya bunu arzu edebilir, buna karşılık modern olan yaklaşımlar da bu duruma olumlu yönde katkı sağlayabilir. Bu yaklaşımdakiler için modernitenin en önemli metodolojik katkısı belki budur. Bu yüzden Dinler Tarihi, modernitenin getirdiği rasyonellik ve objektiflik, yeniliğe açıklık, ilerlemeci ve gelişmeci olmak gibi olumlu katkılardan azami ölçüde faydalanmalı ve din/ dinler hakkındaki bilgilerini daha hızlı ve doğru olarak geliştirip güncelleyebilmelidir. Ancak bunu yaparken modernitenin meydan okuyacağı “dindeki anlamlara”, bilhassa da hayatın anlamı gibi önemli meselelere ve ana fenomenlerine yönelik olarak koruyucu metotlar geliştirmeli ve bu çalışmaları sırasında elde ettiği modern bilgilerin, dinin ana mesajlarına uyumlu oluşuna dikkat edilmelidir. Unutulmamalıdır ki günümüzde dinler, çoğunlukla “gelenek” olarak kabul görmekte ve kendilerine özgün kutsal tarihleriyle daima geçmişe ait önemli unsurları bulunmaktadır.

Bu gibi karşıtlıklara ve uyumlara rağmen büyük bir ihtimalle akademik bir disiplin olarak Dinler Tarihi ile seküler modernist anlayışlar arasındaki tartışmalar sürüp gidecektir. Ancak bu tartışmalar Dinler Tarihi’ni modern öncesi zamanlara geri götürmek için değil, aksine bilimsel çalışmaların gelişmesi için kullanılmalıdır. Zira bu disiplin, geleneklere tarihsel yaklaşan ender disiplinlerden biridir ve taşıdığı metotlar ve amaçladığı hedefler, çoğunlukla modernizmin hoşlanmadığı temel kavramlardan oluşur[110].

Postmodernizme gelince; bu kavram, mekan olarak Kuzey Amerika’da ortaya çıktığına inanılan ve geniş çaplı bir kültür gelişimi anlamında genel olarak Aydınlanmanın evrensel rasyonel prensiplerinin düşüşünü anlatmaya çalışan bir yaklaşımı ifade eder. Postmodernizm, geleneksel oluş ile modernizm arasındaki mücadele devam ederken özellikle modernizme karşı yeni bir marjinal hareket olarak ortaya çıkmıştır. Bazen modernizmin son safhası olduğu ileri sürülen postmodernlik, öncelikli rakibi olarak gördüğü modernizmin, artık yenilenmeye ihtiyacının olduğunu savunurken, geleneği ise kendi postmodernist düşüncenin yavaş yavaş kırılmaya başlayan içeriği olarak görmektedir. Ana gayesi modernizmin hakimiyetini kırmak olan bu akım, modernliğin, bilimin, bilim adamının, rasyonelliğin mutlak otoritesine karşı çıkmakta ve modernizmin bittiğini, tüm modern kurumları sorgulayarak açıkça ilan etmektedir. Ancak bunu yaparken de tüm modern kurumları kendisi için bir hazırlık araçları olarak görmekte, onları kapsamakta ve yeni belirleyeceği stratejiler için onları birer imkan olarak kullanmaktadır. Dahası postmodern yaklaşım, tüm evrensel söylemlerin terkedilmesini, somut araçların yerini soyut imajlara bırakmasını, tek düze fikirler yerine çok karmaşık ve çok yönlü ve çoğulcu fikirlerin hakim olmasını ister, hatta farklı kültürel unsurların alabildiğine bir arada bulunmasını savunur[111].

Bazen yüksek modernizm olarak da görülen postmodern düşüncenin en önemli açmazı, bilimi baskın bir ideoloji olarak görmesi ve evrenselliği çağrıştıracak olan tüm teorileri ve tanımları reddetmesidir. Söz gelişi din evrensel bir olgudur cümlesinin postmodern bir anlamı yoktur. Ona göre global ve evrensellik iddiaları, tamamen modern düşüncenin eseridir. Onun yerine her milletin hatta etnik veya daha alt yerel grupların kendi fikirlerini ifade etme hakkı savunulmalıdır. Farklı kültürler ve dinî inançlar ile azınlıklar aynı toplumda kavgasız, tartışmasız, özgürce ve barışçıl bir ortamda yaşamalıdırlar. Aslında postmodernizm, sunduğu görüşlerinin tamamlanmamış olan modernlik projesinin son hali olduğunu savunur.

Böyle bir ortam içinde modern din biliminin hem teoloji ile hem de din olgusuyla güçlükle yürüyen ilişkileri çağdaş metodolojinin konusudur. Aynı şekilde modern-postmodern çatışmaları içinde dinlere yönelik akademik çalışmalar yapma işi yaklaşık 20 senedir tartışılmaktadır. Bu tartışmalardan geriye önemli ve izah edilmesi zor bir sorun kalmaktadır ki bu da geleneksel ve teolojik din kavramları ile postmodernizmin savunduğu din hakkındaki kavramların uzlaşma problemi. Bu birliktelik, bazen birleşip din bilimi için ortak bir düşman olabilirler. Ancak Dinler Tarihçi’nin gözüyle, geleneksel, modern ve postmodern din anlayışları genel olarak çağın bulunduğu ortam içinde birbirleriyle süratli bir şekilde ilişki içinde ve etkileşim içinde bulunmakta ve bu durum Dinler Tarihçisini zor durumda bırakabilmektedirler. Ancak geleneksel teoloji (bilhassa protestan teoloji) ile postmodern epistemoloji arasında tarihsel akrabalıklar bulunmaktadır ve Dinler Tarihçi bunun farkında olmalıdır[112].

Postmodernizmin bir diğer büyük açmazı da bu hareket içinde birden fazla yaklaşımnın bulunmasıdır. Bir başka değişle bir tek postmodern görüş yoktur pek çok postmodern görüş mevcuttur. Bir yaklaşım, bir önceki dönemi kendi döneminden iyice ayırt etmeyi isterken bazen bu akımda görüldüğü gibi dallanabilmektedir. Postmodernizm bunu yaparken tıpkı Rönesans döneminin akımlarının kendinden önceki dönemleri tümden “karanlık devirler” olarak görmesi veya Aydınlanma dönemi insanlarının eski dönemleri “cehalet ve hurafe çağları sayması” gibi pek çok yönden, kendi döneminden bir önceki dönemi ayırt etmek isteyecektir. Nitekim buna bağlı olarak bir çağdan öteki çağa ilerleme, postmodernizme göre lineer bir çizgidedir ve bazen teleolojik ve eskatolojik terimlerle bu çizgi ifade edilebilir. Hatta pek çok postmodernist, kendini “yeniçağcı” olarak nitelemekten gurur duymakta, çok azı, bu gibi öznel kavramları postmodern şartlara uygun görmemektedir. Ancak çoğunlukla onlar, kronolojik ve lineer bir ilerlemeyi ortak olarak savunmakta, post-endüstriyel, post-kapitaliz veya post-yapısal gibi eklerle (tıpkı yahudi-hıristiyan geleneğindeki “Sürgün Sonrası Dönem” terimi gibi) kendilerini daima en sona aitmiş gibi görmek isterler[113]

Postmodern yaklaşımlar, lengüistik ve hermönetik açıdan Dinler Tarihi’ne olumlu ve olumsuz yönde büyük etki edebilmektedirler. Bilhassa 1970’lerden beri devam eden aşırı kaygan postmodern hermönetik yaklaşımlar, fenomenoji başta olmak üzere hem beşeri hem de sosyal bilimlere büyük etkiler yapmıştır. Söz gelişi Hayden White’in çalışması[114] gibi bilginin anlatım metotlarına ve anlatımsal boyutuna ilgiyi artıran postmodernist eserler, aynı zamanda beşerî bilimlerde yorumlama ve anlama yaklaşımları üzerinde derin etkiler yapmışlardır. Yine Marshall Sahlin’in diyakronik kültür anlatımlarını konu edindiği antropolojiye dair çalışmaları[115] gibi romancı üslupla yazılmış, tarih konusunda canlı ve etkili eserler, postmodernizmin derin izlerini taşırlar. Ancak yine de bu çalışmaların çağdaş Dinler Tarihi için nasıl etki ettiği fazla berrak değildir. Sadece şu söylenebilir, bilhassa Batılı Dinler Tarihçilerin bu eserlere doğrudan ulaşması çok daha kolay gözükmektedir[116].

Nitekim Dinler Tarihçileri postmodernizm konusunda ciddi eleştiriler de kaleme almışlardır. Bunların en güzel örneği Amerikalı Dinler Tarihçi Huston Smith’in postmodernizme karşı cevap niteliğindeki makalesidir. O burada özetle postmodernizmin ontolojik aşkınlığı (söz gelişi kutsallığı) tam anlayamadığını söylemektedir[117]. Ancak Dinler Tarihçiler, postmodernizm ile din ilişkisine yönelik çalışmalar yaptıkları zaman, tarihsel açıdan bu akımın doğrudan protestan Hıristiyanlık ve Aydınlanma dönemiyle yakın ilişkisini hemen kavrayacaklardır. Gene de bilmeliyiz ki tıpkı bir ilacın hem yan etkisinin hem de iyileştirici etkisinin bulunması gibi postmodernizmin de çift yönlü etkisini, onun öncelikle din, kültür ve tarih konusundaki fikirlerine iyice bakarak ve ayıklayarak öğrenebiliriz. Bu konuda Dinler Tarihçisine önemli sorumluluklar yüklenmektedir[118].

Nitekim günümüzde Dinler Tarihçiler, diğer din bilimleri gibi bu disiplinin de var oluşu açısından Avrupa’daki Aydınlanma’nın etkisinde gelişen, söz gelişi pozitivizm, romantizm ve idealizm gibi akımlara çok şey borçlu olduğunun bilincindedirler. Ancak postmodernizm, beslendiği akımları da olarak şiddetle eleştirmesine rağmen, pek çok yönden baskın bir akademik ve kültürel moda olduğu için ve oldukça farklı ve yok edici parametrelere sahip olduğu için günümüzde dinin temellerini ve tabii ki Dinler Tarihi’nin tarihsel açıdan çok iyi kurulmuş ana çatısına meydan okuyan ve onu tehdit eden yaklaşımların en başında gelmektedir. Ancak şu unutulmamalıdır ki postmodernizmin bu kaypak ve dağıtıcı etkilerinin yanı sıra din konusunu güncellemek adına ve dinin yerini yeniden belirlemek konusunda yeni imkanları da karşımıza çıkarabilir. Söz gelişi, postmodernizmin modernizme ait ferdiyetçiliği, ben-merkezli sübjektiflik olarak eleştirmesi ve yine bilimsel, ampirik ve pozitivist epistemolojileri şiddetle kınaması, insanoğlunun hem kutsallıkla ilişkisine hem de bunun sosyolojik açılımlarına yeni anlayışlar getirebilir. Onun yaptığı tenkitler, aynı zamanda karşılıklı daha yakın bağlar içinde, toplumsal, ekolojik ve manevi boyutlar sağlamış, insanın yeryüzü ve kozmos içindeki yerine yönelik yeni yorumlamalar bahşetmiştir. Yine insan, bu akımla birlikte var oluşunun gelişmeci bir süreç içinde olduğunu kavramış ve bu yüzden de hayatın kutsal oluşuna yönelik bilince daha fazla önem vererek kendisini barındıran doğaya ve mahalli çevreye saygı duyması gerektiğini anlamıştır. Sonuçta postmodernizm ile birlikte, ferdin hayatındaki dinî boyutun anlaşılması, dinin çok yönlü pratiğinin sağlanması ve betimlenmesinin yanında dinî hayatın izah edilmesine yönelik en son yöntemlerin geliştirilmesi mümkün olmuştur. Bu gibi fırsatlar, din bilimcisini bu yöntemleri ya metodolojik çalışmalarda kullanmaya ya da onlara karşı kayıtsız kalma gibi ikili bir girdaba itmiştir[119].

Çağdaş Dinler Tarihçi Waardenburg, Günümüz Dünyasında Din Bilimi adlı makalesinde, araştırıcı ile onun kendi bilimsel konusu arasında çalışan, yeni metot ve teorilere dayalı çağdaş bir yeterliliğin olması gerektiğini ileri sürmüştü. Ona göre, günümüz dünyasında önemli bir karakteristik olarak daha önce hiç görülmemiş yoğunlukta ve biçimde insanların “gerçeklerine” ve insanlar arasındaki “ilişkilere” ilgi duyulmaktadır. Yine ona göre din hakkındaki çağdaş bilgimizin şahıslardan soyutlayıcı karakteri, gittikçe ve yavaş yavaş günümüzün karmaşık beşer ilişkileri ve hülyaları karşısında bilişsel engele dönüşmeye başlamıştır ve bunun önlemi vakit geçirilmeden alınmak zorundadır[120].

Bu durumda çağdaş Dinler Tarihçi, şunu bilmelidir ki postmodernizmin dine meydan okuması bu kadarla sınırlı değildir; onun meydan okuması aynı zamanda, geçmişten ayrı olarak farklı cinsiyetlere bakış açılarıyla, değişik dinler arasındaki yakın ilişkilere özellikle karşılıklı sıcak beşeri ilişkiler olarak diyaloğa ilgi göstermesi boyutuyla, dinler arasındaki gittikçe yaygınlaşan ruhani ve karmaşık yeni hareketlere imkan sağlamasıyla, sarmal kültürler arası işbirliklerini teşvik etmesiyle ve son olarak daha fazla seküler bağlama vurgu yapmasıyla daima dinamik olacaktır. Postmodernizmin gelişmesiyle birlikte epistemolojik yaklaşımlarda da önemli değişimler ortaya çıkmıştır. Söz gelişi bu akımın öngördüğü epistemolojik çatıya göre, günümüzdeki eğitici kurum ve unsurlar, moderniteye ait batıl objektivite ve “değerli oluş/tarafsızlık” gibi varlığı ve konumu insan hayatına “zararlı” bilgi perspektiflerinden beslenmektedirler, bu yüzden yenilenmeye ihtiyaç duymaktadırlar[121].

Neticede modernizm, geleneği sorgulayarak, ona karşı çıkarak, bazen tahrip ederek veya değiştirmeye çabalayarak hareket ederken postmodernizm etnik, lokal, ekolojik açıdan çok daha fazla partiküllere bölünmüş din anlayışına “hayır” demeyecektir. Çağdaş Dinler Tarihini zorlayacak özgün modern ve post modern konular arasında din-kültür, din-sanat, din-estetik, din- alt gruplar gibi karşılaşmalar ile naiv ve daha düşük halk inançları elit kesimin din anlayışları, hatta yeni eklektik veya sentezci akımların ortaya çıkışına meydan verecek değişimler sayılabilir. Ancak şu var ki postmodernizm, yeni otorite parametrelerine sahip olarak çok farklı söylemlerle din bilimi sahasına hem olumlu hem de olumsuz etki etmesine rağmen, akademi çevrelerinde hala nispi olarak kabul ve geçerlilik kazanmış değildir.


Konular

TESLİS (ÜÇLÜ-BİRLİK) İNANCI HAKKINDA BİR SAVUNMA!
Hristiyanların Kuran'a bakışı ve değerlendirmesi bu yazıda!
Müslümanlara Sorumuz: Barnabas/Barnaba Yalanına daha ne kadar sarılacaksınız?
''Ama Siz Hristiyanlar biz Müslümanları birer caniymiş gibi gösteriyorsunuz....'' DİYENLERE!
Siz Hristiyanlar neden Pazar günü ibadet edersiniz?
Siz Hristiyanlar neden Pazar günü ibadet edersiniz?
Siz Hristiyanlar neden Pazar günü ibadet edersiniz?
Hey gidi Hey... Sizin İncilleriniz de Hz.Muhammed Paraklet olarak geçiyor haberiniz yok!
Bir şey soracağım Özgür; hani yazılarına 1-2 ay ara vermiştin? Bunları babam mı yazıyor?
İncilleriniz de ''Kadınlar sussun! Onlara Konuşmalarına izin yoktur'' demiyor mu Kafirler!
Hristiyanlar kadına nasıl bakarlar? Ve Hristiyan bir kadın Nasıl yaşar?
Teslisin neresini savunabilirsiniz ki? Bence tamamıyla büyük bir saçmalıktır!
İNCİL’DE KADININ YERİ VE ROLÜ NEDİR? Sadece susun ve konuşmayın mı der?
Vaftiz olmak nedir?
Bu sitede ki, vaftiz tartışmalarına son veriyorum!
Sizinkiler o daha küçücük ''günahsız'' çocukları vaftiz etmiyor mu? Ki ''günahlarından'' arınsın!
Hem bizim Peygamberimiz köleleri özgürleştirdi. Yani bizim dinimiz de, İslamda kölelik olmaz!
''Ama Siz Hristiyan, biz Müslümanları birer caniymiş gibi gösteriyorsunuz...'' DİYENLERE!!!
Diyalog İslam'ı Hristiyanlaştırmak için değil, Diğer Mezhepleri KATOLİKLEŞTİRMEK İÇİNDİR!
İncilleriniz de ''Kadınlar sussun! Onlara Konuşmalarına izin yoktur'' demiyor mu Kafirler!
Müslüman Kardeşler (İhvan'ı Müslimin) Şokta! Mısır'ın en ünlü Din Hocası, Hristiyan oldu!
Sayın Admin, mesajlarımın kasıtlı olarak yayınlanmaması adi Şerefsizliktir!!!
Bir Hristiyan nasıl ''Tövbe'' eder? Yada Hristiyanlıkta tövbe var mıdır? Ve nedir?
Bir Hristiyan nasıl ''Tövbe'' eder? Yada Hristiyanlıkta tövbe var mıdır? Ve nedir?
Abdest alır mısınız? Bahsettiğim Hakiki abdesttir!! Hristiyanlıkta Abdest Kavramı hakkında
Gerçekten de Hristiyanlara tuvaleti Müslümanlar mı öğretti? Yoksa birer yalandan mı ibaret!
Hristiyanlığa göre; Adem, Havva, Şeytan ve Elma! Kısaca bir özeti...
Gerçekten de Teslis ile Tevhid inancı hakkında bir bilgin var mı? O zaman tıkla ve öğren!
Kanlı Çağ!
Bak Özgür efendi, Matta ve Luka da İsa'nın soyu farklı anlatılıyor!Sen ise çelişki yok diyorsun!